Ülkemizin yetiştirdiği en önemli sporculardan biri olan dünyaca ünlü tenisçimiz Çağla Büyükakçay ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Röportaj: Eray Emin Aydemir Fotoğraflar: Osman Uğur
Çağla Büyükakçay ülkemizde “yapılamaz” denilenleri yapmasıyla tanınan bir sporcu. Önce dünyanın en iyi 100 tenisçi sıralamasına giren, bu başarısını WTA (Kadınlar Tenis Birliği) şampiyonluğuyla süsleyen yıldız, ülkemizdeki birçok kadın ve çocuk için rol model bir isim haline geldi. Karina’nın Azimut 55 model teknesinde bir araya geldiğimiz Büyükakçay’dan kariyerini ve deniz sevgisini dinledik.
Tenise başlama süreciniz nasıl gelişti?
Aileme borçluyum tenisi. Sosyal hayatını Adana’daki tenis kulübünde geçiren insanlardı. İki kız kardeş olarak tenisle uğraşmamızı istediler. Ben tenis dışında yüzme ve müzikle de ilgilendim. Piyanoda özellikle çok başarılıydım. Ancak hepsini aynı anda yürütmek imkânsızdı. Henüz sekiz yaşında bir çocuktum ve tenis için çıldırıyordum. Bir tercih yapmam istendi. Tenisi seçtim.
Henüz çocuk yaşta birçok başarı kazandınız…
Evet, ilk günlerde büyük başarılar elde edeceğimi düşünmemiştim. Sadece arkadaşlarımla tenis oynayıp büyük keyif alıyordum. 12 yaşında ilk Türkiye şampiyonluğum geldi. Ailem bu başarının ardından çok motive oldu. Antrenman sayım arttı. Adana’dan başka İstanbul ve Antalya’da turnuvalara katılmaya başladım.
Profesyonel olma süreciniz nasıl gelişti, eğitiminize nasıl devam ettiniz bu tempoda?
Ben 14 yaşındayken ablam İstanbul’da üniversite kazandı. Bu şehre taşındık. Enka Spor Kulübü’ne transfer oldum. 17 yaşında ise bir sponsorum oldu. Bu benim için çok önemli bir gelişmeydi. Özel antrenörüm ve kondisyonerim oldu. Profesyonel spor hayatım başladı. Bu süreçte en fazla okulu yürütmekte zorlandım. Akşam okulunda liseyi tamamladım. Sonrasında da Marmara Üniversitesi Spor Yöneticiliği bölümünü kazandım. Şu an eğitimim devam ediyor.
Çağla Büyükakçay röportajının devamını Şubat 2019 sayımızda okuyabilirsiniz.
