Rekorların sultanı: Başak Mireli

Rekorların sultanı: Başak Mireli

Solo Türkiye Turu’nun yeni rekortmeni Başak Mireli’yle bu unutulmaz seyir sırasında yaşadıklarını, mücadelelerini ve sıradaki planlarını konuştuk.

Röportaj: Betül Usta Fotoğraflar: Başak Mireli arşivi

Atlantik Okyanusu’nu tek başına geçen ilk Türk kadın yelkenci Başak Mireli, Solo Türkiye Turu rekorunun da yeni sahibi. Bu turu tamamlayan ilk kadın yelkenci olarak da tarihe geçen Mireli, rekor denemesi için 21 Haziran’da Hopa’dan yelken açtı.

Karadeniz kıyılarını takip ederek sırasıyla İstanbul Boğazı, Marmara Denizi, Çanakkale Boğazı, Ege Denizi ve Akdeniz’i geçen Mireli, İskenderun Limanı’na ulaştı. Böylece 1.850 deniz milini 15 gün 6 saat 41 dakikada tamamlamış oldu.

Zorlu parkuru tek başına ve dışarıdan hiç destek almadan bitiren başarılı yelkenci, bu sonuçla 2021 yılından bu yana Tolga Pamir’e ait olan 16 gün 16 saat 27 dakikalık rekoru da geçmiş oldu.

Solo Türkiye Turu Rekoru sizin için ne ifade ediyordu? Nasıl hazırlandınız?

Solo Türkiye Turu Rekoru denemesi aslında kişisel tarihimde benim için bir dönüm noktası. “Başka bir yaşam mümkün mü?”yü sorguladığımda yeni bir yaşama adım atmamı kolaylaştıran heyecanı, ilk Türkiye Turu Rekoru denemesiyle ateşlemiştim. Bu rekor denemesi hayatımı değiştirmek ve sadece yelkene odaklanmak konusunda bana enerji vermiş ve önümü açmıştı. Yeri bende ayrıydı ve her zaman da öyle olacak.

Birçok yarış parkuruyla karşılaştırıldığında Türkiye Turu oldukça zorlu bir parkur. Bu parkuru tamamlayabilmek, sürece odaklı, ciddi bir ekip çalışması gerektiriyor. Teknenin hazırlanmasından, benim kişisel antrenmanlarıma, rekor denemesi boyunca meteoroloji takibinden, navigasyona ciddi bir ekip çalışması vardı. Bence başarının önünü açan da bu ekip çalışması oldu.

Hazırlık sürecinde ben olabildiğince kendime, fiziksel kondisyonumu ve psikolojik dayanıklılığımı artırmaya odaklandım. Tekne seçim süreci ve hazırlıklarını teknik ekibe bıraktım. Tekneyi mevcut bütçelerimizle, güvenliğimi önceleyecek ama maksimum performansı sağlayacak şekilde hazırladık.

Bir önceki rekor denemenizde yaşadığınız sorunlardan yola çıkarak ekstra nelere dikkat ettiniz?

Başak Mireli
Rekor denemesi için, teknenin hazırlanmasından, meteoroloji takibine ve navigasyona kadar ciddi bir ekip çalışması yapılmış.

Bir önceki rekor denemesini, teknede yaşadığım enerji yönetimi problemi dolayısıyla sonlandırmıştım. Ömer ile Batı’ya doğru olan seyahatimizde ve Atlantik geçişimde de iyi bir enerji yönetimi sistemi kuramamış olmanın sıkıntılarını çok yaşadık. Ömer, tüm bu deneyimlerden yola çıkarak ilk önce tüm elektronikler ve otopilot için gerekli enerjiyi sağlayacak güneş paneli sistemine odaklandı.

İkinci önemli detay, belki de başarının büyük ölçüde önünü açan da yelken donanımı oldu. İlk denememi 40 feet bir tekneyle yapmıştım ve hafif havalarda tekneyi yürütmekte çok zorlanmıştım. İkinci denemem çok daha hızlı ve doğru bir seçim olan 45 feetlik bir tekneyle oldu. Teknenin büyümüş olması tek başına yönetimini de zorlaştırdı. Doblin Sails ekibiyle düşük havalarda maksimum performans sağlayabileceğimiz, benim tek başıma kolaylıkla abrayabileceğim yeni bir donanım hazırladık.

Sinop – İnceburun civarında tüm elektronik sistemlerinizi kaybettiniz. Bu durumda rotayı belirlemek için nasıl bir yöntem izlediniz?

Şanslıydım aslında. Hepsini bir anda değil de tek tek kaybettim. Savaş dolayısıyla tüm cihazlar GPS pozisyonu alamamaya ve tekneyi farklı lokasyonlarda (Sivastapol gibi çok uzak noktalarda) göstermeye başladılar. İlk önce AIS gitti. Cihazda bir problem olduğunu düşündüm.

Sonra takip sistemi için kullandığım Garmin – Inreach sistemini kaybettim. Hatta Ömer, 7 saat boyunca pozisyonum yenilenmeyince Sinop Sahil Güvenlik Komutanlığı’yla iletişime geçmiş. Onları telefondaki Navionics ve harita uygulamaları takip etti. Ben bu arada, biraz ondan biraz bundan faydalanarak İnebolu açıklarına kadar geldim.

İnebolu açıklarında rüzgar da kaldı ve son kalan navigasyon cihazım, teknenin chart plotter’ını da kaybettim. Meteoroloji konusunda destek veren ekibimizden İnebolulu Ahmet Kabaalioğlu ve Akın Kara ile gece seyri öncesinde durumu değerlendirdik. Normalde motor kullanmadığım için kıyı seyri yapmıyorum ve kara parçalarına minimum 4 mil açıktan geçiyorum.

Akıntıların Kerempe’den Amasra’ya kadar, o dönemde poyraz yönlü olmasını (yani doğudan batıya ve karadan denize) göz önünde bulundurarak ve kıyıdan gelen “dışarı” (Karadeniz’de özellikle geceleri, karadan denize doğru esen rüzgar) rüzgarını kullanabileceğimi düşünerek sahile girebileceğime karar verdik. Gece seyrini kıyıya 2 mil açıkta, ışıkları takip ederek yaptım. Cihazların bir kısmının GPS pozisyonu Amasra açıklarında geldi. Tamamının pozisyon yenilemesi İstanbul boğazı çıkışına kadar sürdü.

Seyir sırasında en zorlandığınız ve en keyif aldığınız etaplar hangileri oldu?

Akdeniz benim için çok zorlayıcı oldu. Genel olarak havanın yatık olduğu zamanlarda duygularımı yönetmekte çok zorlanıyorum. Akdeniz, benim geçtiğim dönemde ısı kubbesi etkisi altındaydı ve genel olarak çok rüzgarsızdı. 40 derecede güneşin altında oturuyorsunuz, ölü dalgayla bumba vurup duruyor ve akıntıyla geri gidiyorsunuz. Çıldırmamak elde değil.

Rotanın en fantastik ayağı ise bence boğazlar. Tek başınıza, yelkenle, gemilerin arasında boğazdan iniyorsunuz. Boğaz girişi öncesinde sektörler bilgilendiriliyor. Boğaza girişinizle birlikte tüm gemilere anons geçiyorlar. Onlar bile şaşkın.

Hazırlık sürecinde, farklı aşamalarda çok zorlandığımda hep derin bir nefes alıp İstanbul Boğazı’ndan geçişimi hayal ederdim. Beni sakinleştirirdi. Geçişim hayal ettiğim gibi fiyakalı değil de rüzgarsızlık dolayısıyla çok stresli oldu ama yine de benzersiz bir deneyimdi.

Bu solo rotayı tamamlayan ilk kadın olmanızın sizin için anlamı nedir?

Her şeyden önce rekor denemesi öncesinde, deneme sürecinde ve sonrasında bana destek olan tüm kadınlara teşekkür ederim. Onların şefkatli kucaklamaları olmadan, zorlukların karşısında böylesine dik durmam mümkün olmazdı.

Denize çıktıktan sonra cinsiyetinizi kaybedersiniz. Doğa karşısında, teknede, tek başınıza kadın ya da erkek olarak olmazsınız. Denizci olarak var olursunuz. Ve aslında bizim gibi solo denizcilerin yaptığı iş biraz yalnızdır. Günlerce tek başınıza teknede kalırsınız, zaman zaman iletişiminiz kesilir. Ne yaptığınızı, nasıl bir şey başardığınızı ancak karaya varınca, topluluk içine girince idrak edebilirsiniz.

Bir kadın olarak bu zorlu parkuru tamamlamış ve rekoru kırmış olmanın aslında ne kadar önemli olduğunu başka kadınlarla buluştuktan sonra tekrar anladığımı söyleyebilirim. Toplumun her alanında, bir sürü eşitsizliğin içerisinde çıkarak hayallerimizi gerçekleştirmeye çalışıyoruz ve çok çabalamamız gerekiyor. Denizcilik sektörü cinsiyet eşitsizliğinin çok yoğun yaşandığı sektörlerden biri. Onun için bir kadın olarak denizde var olmak ve başarılar elde etmek çok daha değerli.

“Rotanın en fantastik ayağı ise bence boğazlar. Tek başınıza, yelkenle, gemilerin arasında boğazdan iniyorsunuz.”

Bu başarınızın genç kadınlara ve yelkenciliğe nasıl bir ilham kaynağı olacağını düşünüyorsunuz?

Sonuç odaklı bir toplumuz, haticeye değil neticeye bakarız ancak süreç de çok önemli. Özellikle Youtube – Sailing İstanbul kanalımızda paylaştığımız içerikler bu süreci anlatıyor. Videolar için çok emek harcıyorum ve paylaşımlarımızı önemsiyorum çünkü onlar yaşantımın bir aynası.

Bir kadının hayallerle yola çıkması, kendine inanması ve sonra başkalarını da bu hayale ortak edebilmesi içimizdeki en büyük güç. Bu güçle başarıya koşuyoruz. Ben sadece bir kapı araladım, kapı ardına kadar açılmak üzere.

Hem Türkiye Turu Rekoru hem Atlantik geçisinizden yola çıkarak, tek başına uzun seyir yapmak isteyenlere ne gibi tavsiyeler verirsiniz?

Uzun seyirler, özellikle gece seyri gerçekten çok özel deneyimler. Teknede tek başına olduğunuzda algılarınız değişir, bambaşka bir insana dönüşürsünüz. Ben hep ‘içimdeki en iyi ben ortaya çıkar’ diyorum. Ama tek başına olmak riskleri de beraberinde getirir.

En önemlisi güvenlik önlemleri. Teknenin tek başına seyre uygun olarak donatılması ve güvenlikten hiçbir zaman ödün verilmemesi gerekir. Tek başına seyirde rutinler önemlidir ve koruyucudur. Hem psikolojik olarak hem de zihinsel olarak.

Komik bir örnek verebilirim. Tek başımayken kuruyemiş yemem, ağzımda yiyecek varsa asla hareket etmem. Tek başıma boğazıma takılan bir şeyi çıkaramayacağım için kendimce aldığım ufak bir önlem. Teknede yalnızsanız, kendinizi tanıyarak oluşturduğunuz rutinleriniz olmalı.

Şimdi sırada Pasifik Okyanusu’nu geçme hedefiniz var. Biraz bahseder misiniz?

Tekneyle dolaşmak bizim için modern dünyada hala seyyah olabilmenin bir yolu. Akdeniz ve Atlantik’i geçtik, tüm Karayip Adaları’nı dolaştık, Güney Amerika’ya gittik ve şimdi sırada Pasifik Okyanusu var. Teknemiz Panama’da karada ve geride kalan 1 yıl içinde çok yıprandı. Yağmur suyu aldı ve küflendi. Döndüğümüzde ciddi bir bakım süreci bizi bekliyor. İlk önce biraz onunla ilgileneceğiz.

3 senelik yolculuğumuzda biz de değiştik ve dönüştük. Artık daha dingin bir seyahat yapmak istiyoruz. Pasifik bizim için yepyeni bir coğrafya ve alabildiğine keyfini çıkarmak hedefimiz. Panama kanalı çıkışında en büyük hayalim Galapagos Adaları var. Çocukluğumu Darvin okuyarak geçirdim ve nihayet bu adalara gideceğimiz için inanılmaz heyecanlıyım.