Girit Adası seyrimiz, yazımızın ikinci bölümüyle devam ediyor. Khernisos’u ardımızda bıraktık. 20 mil batıdaki Kandiye’ye doğru yola çıktık. Biraz şehir şehir ama biz sevdik kendisini.
Yazı: Özlem Ulubay Şahin (Instagram: @baskaturluyasamak@baskaturluyasamak – Youtube: @baskaturluyasamak – Facebook: @baskaturluyasamak)
KANDIYE (IRAKLION) ( 35° 20.67’ K, 25° 8.41’ D)
Bu seferki rotamız 20 mil batıdaki Kandiye (Iraklion). Kandiye, Girit’in en büyük şehri. Biraz fazla şehir gelebilir kimilerine ama biz Kandiye’de o kadar güzel vakit geçirdik ki çok sevdik. Büyük bir ticari limanın içine giriyorsunuz. Etrafta 2-3 tane cruise gemisi var. Liman içinde, temkinli seyretmek lazım. Ticari limanın sonuna doğru küçük bir marina mevcut, lakin charter teknelerinden ve yerel teknelerden yer yok. Misafir tekneler genelde marinanın dışında, ticari limanın içinde geniş mendireğe bağlanıyor. Geniş dediğime bakmayın, 10 tekne ancak bağlanır herhalde. Yoğun dönemde yer bulmak sorun olabilir.
Marina için, sanırım liman ofisiyle konuşmak gerekiyor, biz uğramadık bile. Sadece su ve elektrik kartı almak için başka bir ofise gittik. Kart 12 Euro. Görevli, içinde ne kadar su ve elektrik olduğunu bilmiyordu, lakin altı gün boyunca bize yetti. Liman ofise gitmediğimiz için ve de para toplamaya yanımıza kimse uğramadığından biz Kandiye’de bağlanma parası ödemedik. Tabii bunda mayıs ayının başında orada olmamızın etkisi var. Çapa atıp yanaştık. Başka bir tekneci uyardı ve Özi’nin kıçını iskeleden yaklaşık üç metre ayırdık. Sonra fark ettik ki, teknelerin hepsi öyle bağlanmış. Hatta yaylı halatlarınızı takın, aman sakın aborda olmaya falan kalkmayın. Hızlı feribot geliyor her akşam ve öyle bir çalkantı yapıyor ki, teknede ayakta zor duruluyor.
Her sabah tarihe uyanıyorsunuz, yanı başınızda Venedik Kalesi. Kalenin karşısında gemilerin yapıldığı ve onarıldığı 16’ncı Yüzyıl Venedik Arsenali’nin arkadları bulunuyor. Osmanlı hakimiyetinin izleri de takip edilebilir. Kandiye’ye gelmişken muhakkak ziyaret etmeniz gereken iki yer var.
Arkeoloji Müzesi: Minos medeniyeti bu topraklarda, Girit Adası’nda Tunç Çağı’nda ve yaklaşık olarak MÖ. 3.500’lü yıllarda doğmuş. Bu uygarlık en parlak dönemini MÖ. 2700- MÖ.1450 tarihleri arasında yaşamış. Bu kültür, sonraki Aka (Miken) medeniyetini sosyo-kültürel olarak etkilemesi ve doğu-batı kültürleri arasında bir taşıyıcı rol üstlenmesi açısından Avrupa tarihinin ilk gelişmiş uygarlığı kabul ediliyor. O kadar gelişmiş bir uygarlık ki, o dönemde çok katlı saraylar, o çok katlı saraylarda kanalizasyon, ışıklandırma ve havalandırma sistemleri yapmışlar. Ayrıca ticari anlamda da çok geniş bir ağa sahiplermiş. Bu meşhur medeniyetin izlerini dünyanın en önemli Minos eserlerinin olduğu Arkeoloji Müzesi’nde görebilirsiniz. Giriş 12 Euro.
Girit koylarını keşif yazısının devamını Ağustos sayımızda okuyabilirsiniz.