Dünya gezmesi oldu dünya yaşaması… Bu iki farklı tarz arasında değişen en önemli etken, gündelik yaşamın idame ettirilmesi. Başka bir ifadeyle ekonomi…
Yazı: Maral Ceranoğlu Fotoğraflar: Uğur Yavaş – Maral Ceranoğlu
Dünya turu dediğimizde, bir başlangıç ve bitiş var. Belli bir süre boyunca, ihtiyacınız olacak parayı düşünüyorsunuz. Dünya turunu beş yılda da yapabilirsiniz, 2.5 yılda da. Süre uzadıkça gerekli olan para artıyor gibi gelebilir. Bazı açılardan doğru olsa da tercihlere göre (gezilecek, konaklanacak yerler) durum tam tersi de olabiliyor. Gezmeden yaşamaya geçtiğinizde ise tatil modundan çıkıyorsunuz. Turistik aktivitelerin yerini, gittiğiniz kasabanın gündelik hayatına uyum sağlamak alıyor. Bu da umduğunuzdan değişik, o yeri tanımaya ilişkin başka bir bakış açısı getiriyor. Bir noktada da para kazanma problemini de çözmek lazım tabi.
İHTİYAÇLAR VE GERÇEKLER
Yola çıkmadan yapılan hazırlıklarda genel eğilim, ihtiyaç hissedilecek malzeme ve ekipmanı gereğinden fazla abartma durumu. Tabii kimse eksiği olsun istemez, ama neye ihtiyaç olacağına karar verme süreci oldukça yanıltıcı, itiraf etmeliyim. Çünkü ihtiyaçlarınızı deneyime göre değil, duyduklarınıza ve okuduklarınıza göre belirliyorsunuz. Maalesef, genelde ihtiyaçtan fazlasına hem paranız hem enerjiniz gidiyor. Yeni malzemeye yetecek paranız varsa, yeni yelken, arma, sprayhood gibi malzemeleri alıp yola çıkıyorsunuz. 2.5 yılda bitecek bir dünya turu projesinde, malzemeler neredeyse eskimeden süreç tamamlanmış oluyor.
Bizim gibi dört yıldır yoldaysanız, güneş ve tuza maruz kalan malzemeler, kılıflar, halatlar, vinçler mutlaka bakıma ihtiyaç duyuyor. Zor şartlarda, hiç ummadığınız bir anda herhangi bir şey elinizde kalabilir. Yeteri kadar bütçeniz yoksa, sonuna kadar olabildiğince malzemeyi dikkatli kullanmak çok elzem olabiliyor. Bu da zannedildiğinden daha zahmetli bir durum. İnsan hiçbir şeyi dikkatsizce yapamıyor açıkçası. Bu yaklaşım tüm hayatınıza sirayet ediyor. Bilgisayarınız, telefonunuz hatta elbiselerinizi bile ideal kullanım şartlarına göre kullanmaya başlıyorsunuz. Bu da sizi “malın mı var derdin var” halini bir başka açıdan anlamaya itiyor. Bir yandan da yıpranmanın kendisine bire bir tanıklık edince, neyi nasıl kullanman gerektiğini de öğrendiğin bir deneyim yaşatıyor.
İnsan, okuduklarından ve dinlediklerinden sonra, kendini, etrafındaki şartları ve neye alışabileceğini hesaba katamıyor. O yüzden de bütçesinin son kuruşuna kadar alıyor da alıyor. Zannediyor ki, uzaya fırlatılacak. Oysa kendi ülkenizdeki gibi, yardımcı insanlar, olumlu şartlar, paylaşımlar hayatın gene bir parçası olacak.
Ayağını yorgana göre uzatmak yazısının devamını Mart 2018 sayımızda okuyabilirsiniz.