Bugüne dek içinde bulunduğu her takım elinde kupayla geri döndü. Buna şans ya da tesadüf demek yersiz olur. Yurtiçi ve yurtdışında aldığı başarılar, Dünya Şampiyonluğu derken birçok genç gruba ilham veren bir isim; Levent Özonur.
Röportaj: Ayşegül Torun
Yelken camiamızın önemli aktörlerinden Levent Özonur (nam-ı diğer Miki) ile ne zamandır yelken sporu üzerine sohbet ediyoruz. Kişisel yelken kariyerinin ötesinde Uno Sailing Team’le başlayan yolculuğu bildiğiniz gibi F40 sınıfında bütün dünyada fırtınalar estiren Asterisk/Team Özonur’la devam etti. Renault Farr Away ile de CFM-BAYK Trofesi’nin önemli ekiplerinden birisi. Bunun yanı sıra BSC ile Bodrum’da gençlere yönelik çalışmalar yapan Özonur’un, bütün şapkalarının altından yine yelken tutkusu çıkıyor.
Birden fazla ekiple hem Türkiye’de hem de yurtdışında iddialı yarışlar çıkarıyorsunuz. Bütün bu ekiplerin ortak paydası nedir?
Hepsinden önce Hasip Gencer’in üstün gayretleriyle 2004’te UNO Sailing Team kuruldu. Bu tarihe kadar çocuk ve gençlerle çalışmış biri olarak kendimi yetişkinlerle denemek istiyordum. 2004 yılında bir grup arkadaşın yelken öğrenmek ve keyif için bazı yarışlara katılmak istemeleriyle başlayan bu süreç günümüze Dünya Şampiyonluğu elde etmiş bir ekiple sonuçlandı. Asterisk Sailing Team de bu takımın bir sonucu oluşmuştur. UNO’nun sponsorluğunun bitimiyle (2012) ekibimiz Team Özonur olarak yoluna devam etti. Son iki senedir turtdışında Asterisk BSC Sailing Team olarak yarışan takımımız yurtiçinde sahip olduğu sponsor şapkasıyla yarışmaktadır. Kısaca; Team Özonur çekirdek yapımızın ismi ve diğer şapkalarımız ise duruma göre tanındığımız sıfatlarımız…
Oldukça da başarılı bir ekipten bahsediyoruz. 2016 için hedefleriniz neler?
Yurtiçinde Renault Farr Away Sailing Team olarak çalışmalarımıza devam edeceğiz. Mükemmel bir sponsorumuz var, birbirimizi iyi tamamladığımıza ve uzun yıllar birlikte olacağımıza inanıyoruz. Yurtdışında ise henüz bir sponsorumuz olmadığı için çocuk ve gençlere yelken yapma fırsatı sağlamak amacıyla yaratılmış Bodrum Sailing Center (BSC) olarak yolumuza devam ediyoruz. F40 filosu saygın ve dünya çapında yelkencilerden oluşan bir aile. 2011 yılından beri bu sınıfta ülkemizi temsil ediyoruz. Sürekli rekabetin olduğu bu sınıfta iyi yarışçılarla mücadele etmek bizi de geliştiriyor. Ülkemizde bu tarz henüz anlaşılamamış olsa da O/D (Owner drive) ekipler olarak her an herkesin şampiyon olabileceği gerçeğini yaşamaktan çok keyif alıyoruz.
Farr 40 sınıfında uzun yıllardır ülkemizi temsil ediyorsunuz ve ekip olarak bir dünya şampiyonluğu dahil bir sürü derece elde ettiniz. Başarınızla birçok ekibe hem ilham verdiniz hem de rol model oldunuz. Yurtdışına açılmak isteyen ekiplere tavsiyeniz nedir?
Öncelikle teşekkürler. Dünya Şampiyonluğumuz sadece o gün teknede olan arkadaşlarımızın eseri değildir. Biz büyük bir aileyiz. Herkes son derece özverili ve inançlı. Çok uzun bir yolun sonunda şampiyonluğa ulaştık. Bizler ekip olarak tecrübelerimizi isteyen herkesle paylaşmaya inanmış kişileriz. Gelişimin böyle olacağını biliyor ve destekliyoruz. 2015 sezonu başında Bodrum’da kendi imkanlarımızla bir çalışma programı uyguladık. Bir önceki sene Team Özonur olarak F40 Türkiye şampiyonası düzenledik ve F40 Birliği’nden Geoff Stugg da misafirimiz oldu, gelip hayranlıkla izledi.. Ülkemizde bu sınıfı yaygınlaştırmak için çok çalıştık. 2011 yılında F40 Avrupa Şampiyonası’nı ülkemizde yapmış olmak bize ayrıca masanın öbür tarafını da öğretti. Yaşadığımız olumsuzluklar bizleri de üzüyor. Tekne sayıları artsa da amaç farklılıkları istenilen hedefe kısa vadede ulaşmamızı engelliyor. Her ne kadar 2016 yılı Sydney’de Dünya Şampiyonası’yla başlayacak olsa da 2016 yılı F40’çılar için kaçırılmayacak bir fırsat. Filo uzun bir aradan sonra Avrupa’ya geliyor. Seçilmiş ülke Türkiye olmasına rağmen gerekli çalışmalar vs. değerlendirilemediği için bu fırsatı kaçırdık. 2016 yılında İtalya, Hırvatistan gibi yerlerde filo Avrupa serisi yarışlarını yapacak. Katılmayı planlayan ekiplerin ilk yarış tarihine (Mayıs 2016 ) kadar öncelikle sınıf kurallarını öğrenmelerini ve en az iki seri yapmak için kendilerini hazırlamalarını öneririm. Özellikle Corinthian (en fazla iki profesyonel bulundurulan sınıf) klasmanında aramızdan bir şampiyon çıkabileceğini düşünüyorum.
Sizin Farr 40 sınıf birliğinde şimdiki hedefiniz nedir? Türkiye’deki Farr 40 filosu da belirttiğiniz gibi belli bir tekne sayısına ulaştı. Sizce bu sınıfa ait one design yarışlar yapılması gündeme gelebilir mi?
İlk yola çıktığımızda kısa ve uzun vade planlarımızı yapmıştık. Sapmalar ve mucbir sebeplere rağmen yolumuza devam ettik. Bundan sonrasında da filo Avrupa’yı terk edene kadar biz de varlığımızı sürdüreceğiz. Önemli olan F40 sayımızın 2011 yılından beri giderek artması ve F40 birliği için Avrupa’da örnek gösterilmesi gereğidir. Bildiğim kadarıyla Avrupa’da faal anlamda en çok F40 bizde var. Her şeye rağmen 2017 yılında serinin ülkemize gelebileceğini düşünüyorum. Böylece mevcut F40 filomuz 2016 senesinde tecrübe kazanacağından 2017’de çok daha başarılı olacaktır. Ülkemize bir F40 Dünya Şampiyonası yakışır. BAYK 2015 Kış Trofesi’nde F40 sınıfı için ayrı bir değerlendirme yapıldı. Hatta bir döner kupamız bile mevcut . BAYK 2016 hedefleri için yapılan toplantıda biz de F40 filosu yarışlarının 2016 Avrupa serisi hazırlıkları için ayrılması konusunda görüşlerimizi bildirdik.
Sizce yelkenin ve yat yarışçılığınun ülkemizde gelişmesi için nelere öncelik verilmeli?
Profesyonellik konusunda büyük bir eksik olduğuna inanıyorum. Ülkemizde isim yapmış olmak profesyonel olmak için yeterli sebeplerden biri… Ben buna inanmıyorum. Hayatını yelken yarışçılığı yaparak kazanmak mümkün olmadıkça gerçek “profesyonellik” asla gerçekleşmeyecektir. Ama hepsinden önemlisi yelken yapan kişi sayısının artırılması gerekiyor. Bizde iyi dümenci olmak çok önemli. Sadece başüstü olarak profesyonel yelkenci olabilen birini hayal edebilir miyiz? Yurtdışında profesyonellerle birlikte bir ekibimiz var. Bu kişiler sadece görev yerlerinin profesyonelleri. Dolayısıyla ihtiyaca göre kişi seçimi yapabileceğiniz bir senaryo var. Şu an 10 kişiden oluşacak profesyonel bir kadro yapın deseniz sanırım yapamam. Profesyonel taktisyen, anayelkenci, trimmer, piyanocu, direkdibi, başüstü hatta yarış teknesi kaptanı gibi kişiler lazım.
Sponsorluk bütün spor dallarında olduğu gibi yelkenin de olmazsa olmazı. Özellikle Türkiye’deki ekip ve teknenizde uzun zamandır farklı sektörlerden kurumsal firmalarla sponsorluk anlaşması yapan birisi olarak bu konuda neler söylemek istersiniz?
Sponsorun önemini iyi anlamak lazım. Sponsor nedir, kimdir, neler beklemelidir? Çıkarları, getirileri, götürüleri gibi konuları iyi açıklamak gerekiyor. Özellikle sponsorların doğru bilgilendirilmemeleri ve geçmişte yaşanmış olumsuzluklar günümüzde sponsorlukları zorlaştırıyor. Sponsor yolunacak kaz değildir. Para istenen taraf olarak algılanması doğru değil. Bu konuda en önemli meselenin, sponsor menfaat ve doğrularını iyi anlamak ve gömleği üstünüze giydikten sonra sürecin bir parçası olmayı bilmek olduğuna inanıyorum.
Her şeye rağmen özellikle yat sınıfında neredeyse sponsorsuz tekne yok gibi. Bu da incelenmesi gereken bir durum aslında. Buna rağmen neden küçük sınıflarda sponsorluk yok?
Milli, olimpik vs sporcularımızın, kulüplerin neden sponsorları olmadığını soruşturmakta fayda var.
Fransa, Yelken Federasyonu 2017 America’s Cup 35’te Bermuda’da yarışacak Fransız teknesi için bu sene okyanus kıyısında bir milli yelken okulu kurdu ve tüm ülkenin yelken okullarından seçtiği 10 kişiyi üç yul boyunca eğitmeye başladı. Böyle bir girişim bizim ülkemizde olur mu ? Olsa hedef ne olurdu?
BSC neden var ve kulüp değil? Beş yaşından beri bu camiadayım. Sporculuk, yöneticilik, antrenörlük yaptım. Tespit ettiğim en önemli eksiklerden biri, özellikle yelken yapmak isteyen çocuklar sadece kendileri için yapmıyorlar bunu.
Yani kapısında “Üye olmayan giremez” yazan bir kulübün kapısından girebilmiş ve çocuğunuzu yelken sporuyla tanıştırma cesaretini gösterebilmişseniz birinci adımı geçtiniz demektir.
Peki ya çocuğunuz başarılı bir kurs dönemi geçirdiyse… Yandınız. Sporcu olması konusunda baskı var. Ama çocuğunuz yarışmak değil, sadece yelken yapmak istiyor. O zaman ne olacak? Ya bu deveyi güdeceksin ya da bu diyardan gideceksin. BSC, çocukların hiçbir yaptırım ve zorunluluk altında tutulmadan yelken öğrendikleri ve günün kalanını keyifle geçirdikleri bir yer. Burada aileler çocuklarını izleyebildiği gibi onlarla vakit geçirebiliyor. Mangalı neredeyse yaz boyu sönmeyen, yatçı dostlarımızın da kulüp üyesi vs olma şartı olmadan isteyerek gelebildiği bir yer. Hepsinden önemlisi çocuklara müşteri gözüyle bakılmayan bir yer. Hepimizin çocuk olduğu yer. Birçok ülkenin yelkencilik politikaları olduğunu biliyoruz. Lafı uzatmaya gerek yok. Bu ülkeler yelkenciliğin önemini anlamışlar. İnsana katkısını biliyorlar. Özetle ülkemizde bu gibi girişimler bu sistemsizlikte olamaz. Türk bir firmanın teknesi dünya yarışına katıldı biliyorsunuz. Ama o ekibe bir Türk koyamadık. Nedenlerini iyi irdelemek lazım diye düşünüyorum.MBY
1 Comment
Ksk Yelken 12 Kasım 2017 at 22:03
Hey gidi Levent sen de mi röportaj yaptın:) Miki film Levent Bey..