Hadi çizelim rotayı Kekova’ya, yeni keşifler, az bilinen koylarla bir haftalık bir macera var bu ayki sayfalarda. Birinci bölümde bölgenin en sevdiğimiz altı koyunu, mini tavsiyelerle anlatıyorum. Bu büyülü masalı çok fazla ertelemeyin…
Yazı: Özlem Ulubay Şahin (instagram: @baskaturluyasamak – youtube.com/baskaturluyasamak)
Bazı yerler vardır kalabalıklar tarafından tercih edilmeyen ama sevildi mi de yoluna maşuk olunan… Efsanenin, gerçeğin ve tarihin ebru sanatındaki gibi iç içe geçtiği, isimlerin değiştiği ama asıl olanın değişmediği, tekinsiz, vahşi, başka bir alemde gibi hissedeceğiniz asırlık bir masal bu; hani nefesiniz kesilir ya öyle bir güzellik…
Herkes tarafından ve her zaman anlaşılmaz güzelliği; mesela temmuz-ağustos biraz sıcak gelebilir kimilerine ama içine girerseniz, hikâyesinin büyüsüne bırakırsanız kendinizi, bu coğrafyanın size sunduğu en güzel deneyimlerden birini yaşayabilirsiniz. Çünkü gördüğünüz ilk andan itibaren büyüleyecek ve aklınızdan çıkmayacak, Kekova.
Kekova’yı ilk gördüğüm anı hatırlamaya çalışıyorum; 80’lerin sonu ya da sonlarına yakın… Sadece düş ve gerçekliğin birbirine girdiği birkaç görüntü canlanıyor belleğimde…
Kaş ve çevresi benim için sanki hac merkezi. Geçmişime, bilincimin derinliklerine, köklerime, yolculuk gibi… Annemin bir sürgünün peşinde geçen çocukluğu, sonu meşhur kral mezarına açılan, o zamanlar Kaş’ın neredeyse tek caddesi olan, şimdinin Doğru Yol Caddesi’ndeki cumbalı evlerde sürüyor. İşte o hayalle gerçekliğin birbirine karıştığı zamanlar; ailemle Kaş’a ve Kekova’ya ilk ziyaretimiz; annem, o mezarın içinde saklambaç oynadıklarını anlatmıştı dokuna dokuna… Ben de yılların ardından hac yolculuğumda, adı manidar olan caddeden yukarı çıkıp, elimi hafif hafif gezdiriyorum soğuk kral mezarının üzerinde, tüm gelen geçeni, hayatlarının bir noktasında ona temas eden herkesi ama özellikle annemi görmek istiyorum. Rüya başlıyor…
Gün batımları, doğumları, kâh yamaçlarda, kâh deniz içindeki kral mezarları, batık şehirler, efsaneler, gizem, macera… Âlâ rüya mı var? Bir de sevdiceğiniz yanında olduktan sonra.
KAŞ
36° 12’ 19’’N 29° 37’ 27’’E
Ailemizden kıymetli misafirlerimiz var, onları Kaş marinadan alacağız. Misafirlerimizden biri 10 yaşlarında ve doğayla çok barışık değil bunu özellikle belirtiyorum, sonraki satırlarda neden yazdığımı anlayacaksınız.
Kızımız Özi, karaparktan denize indikten sonra ilk defa koylara açılacağız, koy sezonu bu yıl geç açıldı bizim için, özlemişim de. Heyecanım dorukta hem özlemden hem de Kekova’da daha önce demirlemediğimiz koylara gideceğimizden. Yeni keşiflerin heyecanı var.
Kaş Setur Marina’dan çıkmamız öğleden sonrayı buluyor; arkadaşlarımızla vedalaşıyor ve rotayı kısa tutup, en yakında, gitmek istediğimiz koya dümeni çeviriyoruz. Kaş’ta Setur Marina’ya ve belediye iskelesine bağlanabilir ya da Bucak denizi mevkiinde marinanın önünde demirde kalabilirsiniz.
İlk durağımız İnönü koyuydu ama eğer sizin pek vaktiniz yoksa ve Kaş merkezden çok uzaklaşmadan bir koyda kalmak istiyorsanız, çok güzel bir alternatif var.
Kekova gezi yazısının devamını Ağustos sayımızda okuyabilirsiniz.